top of page
Yazarın fotoğrafıUtku Yılmaz

Feramuz Pis!

Mardin'den İstanbul'a taşınmak zorunda kalmış azınlık bir ailenin günümüzde yaşayan alt nesil ailesinin hayatına etkisini ve günümüz ailesinin annesinin şefkatini, ilgisini evin üst neslin ismini taşıyan belki de bunun yüküyle zihnini engellemiş çocuğuna vermesiyle dengeleri şaşmışlığını izliyoruz. Azınlık olmalarını isimleri yerliyken dinsel simgelerinin pek de yerli (hadi sık gördüğümüz diyelim) olmayan halinden tahmin ediyor, ardından mahalleden koşarak uzaklaşmış eski komşu - yeni müstakbel dünürden duyuyoruz.


Feramuz Pis! oyunu Süryani bir orta sınıf ailenin ekonomik, sosyolojik, ailesel dertlerini günlük bir dil, düşsel bir anlatımla sahneye alan bir Sema Elcim oyunu.


Her ne kadar ailenin göçe zorlanmış azınlık bir aile olması oyunun merkezinde olsa da, zihni engelli olmayan, belki de sadece döneminin gereğini direten dede Feramuz'tan azınlık dertlerini karikatüristik bir dille dinlesek de, oyunun bu zorunluluğun ağırlığa yaslandığını görmüyoruz. Bu hali çok iç rahatlatıcı.


Tiyatronun gereği enstrümanlar çok coşkulu kullanılmış. Esas Feramuz'un düşleri nefisti, izlemelere doyamadım. Zihinsel engelli bir genç olduğu için zihninden geçenleri dile dökmesi yetersiz kaliyor haliyle, düşleriyle desteklemek harika fikir.

Kostüm değişimi ve metin referansı da keza öyle.

Oyun boyunca oyuncular kendi karakterinin sessize alınmış halleriyle sahneleri yokken de sahnede kalıyor, üzerlerini değiştiriyorlar. Bu kostüm ve sahne değişikliklerini çok sevdim. Oyundan koparmadiğı gibi aksine oyunu tümledi.

Oyunda olduklarını sık sık referans vermeleri de öyle. "Bahriye Hanım bir sonraki sahnede gelmek istiyor" "Ne bileyim, tekstekini söyle" gibi. (Yazarken bile hâlâ kıkırdıyorum. Çok eğlendim ya.)


Son sahneye girerken ne olacağını anlamak, o sahneyi beklemek oyundan çıkardı ama. İşi dramatize eden kısmı, şok edici sahneydi, biliyorum; ama beklenmedik ya da daha kısa anlatılmış bir son, beni oyundan evime daha derin duygularla gönderebilirdi. Oyun bizi son sahneye kadar yükseltti, coşturdu, hüzünlendirdi, öfkelendirdi; sonunda kağıtta belki sert, sahnede yumuşak bir sonla uğurladı. Ben de birçok kişi ışıklar kapanırken bir sahne daha bekledim. Hiçbir sahne, ışıkların ilk kapandığı sahne kadar etkileyici olamadı. Duygusal olarak değil de duygular olarak.


Her oyuncu birbirinden iyi olduğunu eklemeliyim. Belli özenli çalışılmış bir ekip işi. Coşkuyla oynuyorlar, bu da bize yansıyor.


Oyunun 4. sezonu. Ben şu zamana kadar neden seyretmedim, inanamıyorum kendime. Üstelik Çağdaş Tekin'in son oyunlarını seyretmiş ve hepsini çok sevmişken.


Künye:

Oyuncular: Çiçek Dilligil, Çağdaş Tekin, Aybanu Aykut, Batur Belirdi, Dilara Mücaviroğlu, Ataberk Öğe

Yazar: Sema Elcim

Yönetmen / Kostüm Tasarımı: Oğuz Utku Güneş

Yardımcı Yönetmen: Ayşe Sedef Ayter

Asistan: İlayda Erdinç, İrem Aslanhan

Dekor Tasarımı: Makbule Mercan

Müzik / Ses & Efekt: Vehbi Can Uyaroğlu

Hareket Tasarımı: Çağdaş Tekin

Işık Operatörü: Uğur Aksu

Ses & Efekt Operatörü: Cenk Sökmen

Fotoğraf: Esra Fıstık

Afiş Tasarım: Acar Alpay

Tek perde, 70 dakika, +12


Sevgiler,

Utku

Comments


bottom of page